11 Eylül 2013 Çarşamba

Eğitim - Öğretim

Türkiye'deki eğitim sistemi çarpıktır ya hani, bir yerlerde bir yanlışlık vardır ya.. Benim de aklıma takıldı.

Devletin ve özel sektörün rekabete girip, devletin galip geldiği başka bir alan var mı bilmiyorum.. Mesela özel hastaneler ile devlet hastanesini karşılaştırsana.. Ama bir de kolej ile fen lisesini karşılaştır.. Demek istediğim o..

Parayla satın alınamayan bir şey varsa, o da şüphesiz ki bilgidir. (Üniversite kırtasiyecilerine bırakılan ders notlarına daha sonra değineceğim.)

Yavru deve annesine sormuş:

“Anne bizim boynumuz neden uzun?”

Anne yanıtlamış:

“Uzaktan gelebilecek tehlikeleri çölde rahtlıkla görebilmek için yavrum.”

“Peki anneciğim, bizim neden hörgücümüz var?”

“Çöl sıcaklarına uzun süre katlanabilmek için var yavrum.”

“Anne, ama bizim toynaklarımız ne işe yarıyor?”

“Yavrucum toynaklarımız olmasa çölde kumlara batarız sonra”

Ve yavru anne biz süperiz ya o zaman!!

“Peki anne, bizim Atatürk Orman Çiftliğinde ne işimiz var?”

Ülkeye bir bakın ülke Atatürk orman çiftliğinde yaşayan develerle dolu..


O develeri kim koydu oraya? :)


Kimse, çünkü o develer orada doğdu. öyle bir sistem ki bu.. Türk ekolü..

-

Ekol Fransızcada okul anlamına geliyormuş.. Türkçe'de ne anlama geliyor? Sanat ya da fikir akımı. ilk seferkine hep sadık fakat her seferinde kendine ekleyen, sürekli geliştiren bir şey. Bu sebeple Türkiye'nin en büyük üniversiteleri hangileridir sorusuna hep aynı cevaplar veriliyor. Neyse..

Önceden öyleydi; hayattan istediğini alabilecek aileler ve çocukları özel okullara giderdi. İyi de bir eğitim alırlardı, hatta istese atom mühendisi bile olabilirlerdi.. Hatta oldular da; parasıyla değil mi? Ama hakkını yemeyeyim, artık gözümdeki imajı pek öyle değil. 

Tabi ki tek özel eğitim tecrübesi ailesinin zoruyla matematikten özel ders almış ve bir yıl da dershaneye gitmiş birisi için, özel okullar(vakıf üniversiteleri) için ileri geri konuşmak doğru değil. Sadece sallıyorum. 

-

Ezberci eğitim sistemi var bir de. Türk ekolünün değişmezi. Fotokopiciden alıyoruz kağıtları, koyuyoruz rahleye. Ertesi gün bilgi yüklü şekilde sınava...  Not yüksek geliyor ama, herkes 3 saat sonra her şeyi unutuyor ve yıllar sonra işi düştüğünde araştırıp öğreniyor.

Araştırıyor ve Öğreniyor.

Bir daha da unutmuyor. 

Proje bazlı eğitim sisteminde araştırma yapmadan, üzerine düşünmeden, konuları ve bağlantılarını zihinde canlandırmadan ve de farklı duyuları harekete geçirmeden; Ezber ekolünden hareketle ne derece başarılı olunur bilemiyorum. Aksi durumda proje ödevini ebeveynler hazırlasa da, beyin kaslarının yeterince gelişeceğinden ümitliyim.

Çok sevdiğim A. Şerif İzgören'den bir örnek daha vermeden geçemeyeceğim;

Bir gün Diyarbakır'da bir matematik öğretmeni, ders işlerken çilek kelimesini kullanıyor ve öğrencilerin yüzündeki şaşkın ifade sebebiyle öğrencilerine: "Çocuklar çileğin ne olduğunu daha önce hiç duymadınız mı?" sorusunu yöneltiyor, gördüğü manzara karşısında şok oluyor. Çünkü Diyarbakır'ın bir köyünde öğrencilerden hiçbirinin hayatında çilek yememiş ve hatta yemeyi bırakın resmini dahi görmemiş olmasından dolayı öğretmen oldukça şaşırıyor.

Öğretmen düşünüyor, Bursa'ya ziraatçilere yazıyor durumu, toprak numunesi de gönderiyor 

Mektuba çok geçmeden fidanlarıyla birlikte cevap geliyor. Matematik dersleri bahçe de işlenmeye başlıyor, çıkıyorlar dışarıya çapa yapıyorlar, fidanları ektiriyor, anlatıyor..

Matematik notunu da yetiştirdikleri çilek üzerinden alacaklarını söylüyor. Bir kaç ay sonra herkes yetiştirdiği çilekleri sınıfa getirdikten sonra hep birlikte yiyorlar..

Daha önce hayatında hiç çilek görmeyen bu köy, Diyarbakır'ın en iyi çilek üreticisi olup, merkezde ürettikleri çilekten kazanç sağlamaya başlıyor..

Bütün öğretmenlerimizin aynı vizyonda olması dileğiyle..