9 Mayıs 2015 Cumartesi

Çıplaklık

giyinen tek canlı türü, insanoğlu.

çıplaklık üzerine düşünmeye başladığımda farkettim ki; bizi hayvanlardan ayıran şey. düşünebilmemiz değil, utanma duygumuzdur. çünkü çıplaklık = utanmak

ya ilk günah olmasaydı? ademle havva çıplaklığından utanmayacaktı değil mi? hikayeye göre öyle çünkü.. neyse bu başka bir konu.

ama çevreye göre de şekillendiği oluyor gerçek çıplaklığın. kimisi için yüzünün görünmesi bile yeterken çıplak hissetmek için, kimisi için de doğum anındaki gibi olmak yeterli.

oysa  çıplaklık doğallıktır, sadeliktir. dünyadaki ilk halimiz en masum halimizdir. fikirlerimizi çevre şekillendirir. ve çıplak kalmaktan utanırız.  sevişirken utanmayız ama.. ne de olsa sevişirken insan olduğumuzu unuturuz hepimiz. hayvan güdüleri baskın gelir o vücut kimyasında. oysa her şeyiyle güvendiğimiz o kişinin yanında çırılçıplak kalmanın bir önemi yoktur. güveniriz. karşılıklı güveniriz.

açık olmaktır çıplaklık. saklanmamak, pişman olmaktan korkmamaktır.  çünkü pişman olunca çok utanır insan.

jacques derrida tarafından, insan-hayvan ayrımını temellendirmek için yegâne örnek olabileceği söylenen insanlık hâli. derrida, her kendini bilen entelektüel gibi, elbette kedi beslemektedir. kedi karşısında, kedinin ona doğrudan baktığında hissettiklerini anlatır. banyoya girerken, soyunduğu sırada, kedisi bazen karşısına geçip dik dik ona bakar. o sırada, çok ufak da olsa bir utanç duygusu yaşadığını söyler. insan-hayvan ayrımını zekâ ve kültür olarak ortaya koyarsak, temellendirmenin zor olduğunu ifade eder.

hayvanlarda çıplaklık hâli diye bir şey yoktur. onlar çıplak olamazlar, çünkü zaten çıplaktırlar. o hallerinden de hiçbir zaman utanmazlar. tuvalet ihtiyaçlarını da herhangi bir bakış (gaze) altında giderebilirler. insanların, çıplaklık vaziyetindeki o utanma, örtünme güdüsü, hayvanlardan ayrıldığı noktadır. (11.11.2005 03:32-wednesday)