23 Ocak 2006 Pazartesi

Turgut Özal'ın öldüğü gün

Hiç unutmam o gün teyzemin kayınvalidesine gezmeye gidiyorduk annemle. 9 yaşımdaydım ben o zaman, tabi annem nereye ben oraya o yaşlarda. Misafirliğe gittiğimiz binanın alt katında bir mağazanın vitrininde oyuncak bir robot görmüştüm. Tutturdum anneme bana bunu al diye, annem de, "tamam evladım dönüşte uğrar alırız" dedi. Halbuki ben küçük yaşıma rağmen cin gibiydim. Anlamıştım hemen geçiştirmek için öyle dediğini.

Biz asansöre bindiğimizde benim suratım asık, gözlerim dolu doluydu. Asansör durup da biz dışarı çıktığımızda apartmanın otomatı kapanmış ortalığı bir anda karanlık bürümüştü. İşte o an anlamıştım uğursuz bir güne uyandığımızı. Annem eliyle duvarları yoklaya yoklaya bulduğu düğmeye yavaşca dokunup, ortalığın tekrar aydınlanmasını sağladığında ise ne benim suratımın asıklığı gitmişti ne de gözlerimdeki yaş..

Annem kapıyı çalmış, kapının açılmasını bekliyorduk. Nesibe teyze ve teyzem olanca sıcaklığıyla bizi karşılamış, içeri buyur etmişlerdi. Bir sevgi yumağı olmuştuk, biraz olsun yüzüm gülmüştü o an. İçeriden gelen televizyon sesinin yanında, burnuma gelen nefis kokulardan da, çok güzel şeyler hazırladıklarını anlamıştım. E dedimya cin gibiydim o zaman.

Misafir odasında çift kişilik koltuğun tam ortasına oturmuştum. Teyzem elinde, yaptıkları kek ve bir bardak kola ile odaya gelmiş ve elindekileri bana vermişti. Benim minicik ellerim koca bardağı kavrayamamıştı oysa ki. Kola bardağını üzerime dökmüştüm. Ağlamaya başlamıştım. Ağlıyordum hıçkıra hıçkıra, tutamıyordum kendimi. Teyzem mutfaktan getirdiği bez ile üzerimi siliyordu. Annem teyzeme "duydun mu televizyonu turgut özal ölmüş" demiş, herkes pür dikkat televizyona bakıyordu, ben ise ağlıyordum...


Yazarın notu: ancak bu kadar dramatize edebilmişim.