Fala inanırım. Falsız da kalmam bakanını bulunca. Burçlara da inanıyorum, ama uzaylılara inanamadım bir türlü. Daha doğrusu akıllı yaşam formlarının varlığı aklıma yatmıyor bir türlü. Oysa NASA siyanürde yaşayan bakteri bulmuş. Marsta yaşayan amip neden olmasındı ki? Ama falın garip bir çekimi var bende, aynı şey değil.
Danyal peygamber remil falına bakarmış. Kum falına. Atarmış kumu, sonra yere düşen o kumlardan gelecek tahlili... Şey gibi geliyor, hani küçükken birleştirdiğimiz noktalardan zürafa şeklinin ortaya çıkması gibi. Zor değil gibi sanki. O zürafayı ortaya çıkarmak için bir noktadan sonra hangi noktaya gideceğimizi bilmemiz yetiyor. Sadece sayı saymayı ve okumayı bilmek gerekli. Fal bakan adam da o görünmeyen rakamları birleştiriyor baktığı şeylerde. İster iskambil kağıdına baksın, ister türk kahvesinin dibindeki telveye. O görünmeyen rakamları görebilmesi ise allah vergisi denen şey olsa gerek. Anlamadığım şey ise gelecekten haber vermek için neden bir araç kullanırlar. Oysa Kahin, Neo'ya "vazo için üzülme" demek için yaptığı kurabiyelere tepeden bakmadı ki. Delikanlı gibi dedi; "vazo için üzülme."
İkinci sınıftaydım. Annem arayıp, "sen ev arkadaşlarınla kavga etmedin değil mi?" diye sorduğunda çok net hatırlıyorum ki; kaba yerlerimle gülmüştüm. Ne alakası var, can ciğeriz, kuzu sarmasından halliceyiz derken annem; "Arkadaşıma fal baktırdım da, senin için ev arkadaşıyla kavga ediyor dedi" dediydi..
O günden sonra ev yaşantım eskisi gibi olmadı. İster benim algımdaki seçicilik (göze batma durumu) olsun, isterse de kaderin kazası. Ne olduğunu bilmiyorum ama ev içindeki mutluluk grafiği annemin o telefonundan sonra düşüşe geçti. Bir süre sonra da zaten o ev arkadaşlarımla ayrılmıştık.
O yüzden hiç emin olamadım fallar konusunda. Ya çok süper bir yönlendirme durumları oluyor (eşşeğin aklına karpuz kabuğu). Ya da gerçekten de aklın ermeyeceği bi garip işler.
Taksimde bir yerde içmiştim türk kahvesi. E kahve bu kadar pahalı, fal baktırmak da bedava olunca; falcı abla bahsetti işte bi şeylerden. Babamın ismini bildi mesela. Ama içinde şu harf var mı, yok bu harf var mı diye de baya bi sormuştu. Neyse, şey demişti sonracığıma. Bir erkek çocuğun olacak demişti, bekliyoruz halen daha bakalım. Ona güvenip ismini dahi hazırladık şimdiden. Bir de şey demişti. 27 Aralıkta önemli bir haber alacaksın demişti. Gerçekten de belirttiği tarihte bi iş daveti almıştım da gitmemiştim görüşmeye. Oysa niye gitmediysem? Halen daha aklıma geldikçe dellenirim. Falında çıkmış, ama sen elinin tersiyle itiyorsun.
Kader çok garip bir şey sevgili blog. Fallar da öyle. Kaderin bir kısmının fincanda görülmesi olası bence. Fincanın içinde görülenin de kadere dahil edilmesi de saçma değil ama.
Yazının sonunu tam getiremedim ama vardır bunda da bir hayır. Hadi bakalım.
16 Ocak 2011 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder