Kendimi bulma serüvenimde yeni bir başlık ile karşımdayım yine. Bugün iyi olmak ile ilgili bir hikaye var aklımda ama du bakalım, hayırlısı.
İşi subliminal mesajlar vererek, insanların borcunu ödemesini sağlamak olan birisi olarak iletişime dolayısıyla da bir şekilde insan psikolojisiyle ilgiliyim diyebilirim. (öyle hissediyorum lan, kime ne?)
İyi polisi oynuyorum hergün. "Bak ödemezsen banka fena yapıcak. Ama ben iyiyim, bana güvenebilirsin. Sana o kadar açığım ki, sen de bana açık ol" mesajı ile sadece doğruları söylüyorum. Fena da gitmiyo aslında, sanırım iyi bir taktik bu.
Ama iyi insan olmak için her zaman doğruları söylemek yeterli mi? Kimseyi kandırmadım diye böbürlenirken aslında kendimi mi kandırıyorum? Bilinçaltı demişken hazır; iyi birisiyim diye ortalarda dolanırken, bilinçaltından kötü imajını mı yansıtıyorum?? Elbette bilmiyorum, ama bu istediğim en son şey.
Bir de başkalarını önemsemek de sanırım iyi olmak için yetmiyor. Doğru bildiğini okumak en iyisi gibi. Çünkü keskin bir tanımı olmadığı için iyi olmanın, senin iyi gördüğün başkasına da iyi görünüyor. tek bir şartı var: aynı açıdan bakan, aynı şeyi yaşamış ya da ne bileyim aynı şekilde düşünen birisini bulmak yeterli iyi olmak için. Herkesin iyi gördüğü, bir kişi için bile kötüyse de zaten karşıdaki için kötüden öte gidemiyor. O yüzden, ne yaparsan yap. Kimisi iyi görecek, kimisi kötü.
Gelelim hikayeye. Aklıma geldi nedense. N'olursa olsun bildiğini okumakla alakalı bence.
Elif Şafak'ın Mahrem'inden. Nazar Sözlüğünden. Gözle, bakmak ve görmekle ilgili nazar sözlüğü. O sözlüğün en gözdelerindendir gözümde.
Ay çiçeği: ay çiçeği güneşe âşık olunca, gülmekten kırılmış bütün bitkiler. "güneş gökyüzündeki tahtından bir an bile ayrılmaz. kudretli ve ulaşılmazdır. sen kim, o kim. vazgeç bu sevdadan," demişler hep bir ağızdan. ay çiçeği sesini çıkarmamış. sevdalı gözlerini dikmiş güneşe; bakmış bakmış bakmış. uzun müddet hiçbir şeyin farkına varmayan güneş, nihayet bir gün, ay çiçeğinin bakışlarını hissetmiş üzerinde. önce geçici bir heves sanmış ama zamanla yanıldığını anlamış. ay çiçeği öyle inatçıymış ki, güneş tahtını nereye taşıdıysa, yılmadan usanmadan o yöne çevirmiş başını.
derken bir öğleden sonra, artık bu takipten bıkan güneş sapsarı gazabıyla kavurmuş ay çiçeğini. daha ay çiçeğinin üzerinde simsiyah duman tüterken, insanlar akın etmişler olay mahaline. "yaşasın!" demiş içlerinden biri."şimdi ne güzel çitleriz bu aşkı."
aynı gece televizyonun karşısında acıklı bir aşk filmine gözyaşı dökerken, çitlemişler ayçekirdeklerini.
14 Ocak 2011 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder