23 Ocak 2011 Pazar

bir askerlik anısı


Bir kişi hayatından bir günün geçtiğine seviniyorsa ya mahkumdur ya da asker
Anonim.


Yazacak çok şey var aslında. Malumunuz askerlik anısı anlat anlat bitmez. Ama bende yok! Hafızamın ne kadar zayıf olduğunu biliyorum. Dolayısıyla döndüğümde "hadi bi asker anısı anlat" dediklerinde abuş gibi kalmamak için sıcağı sıcağına yazıp, taslak olarak buraya kaydetmiştim. Bu gün çarşı izninde olan bir arkadaşıma sorduğum "şafak kaç?" sorusuna verdiğim "adam mı öldürdün lan 120 ne?" soru-cevabıyla hatırladım burda bir yerde askerliğe dair bir şeyler yazdığımı. Kalan taslağı tamamlayamayacağımı bildiğimden de; olduğu gibi yayınlamayı uygun gördüm.

işte o taslak:
09.06.2009

İlk günle başlamakta fayda var. Nizamiyeden saat 14 civarı girdim ve 3 saat boş boş oturdum. Düşündüm, arkadaş edindim, sigara içtim, vakit geçirdim. Saat 17 civarında bir masa kuruldu ve listeden hangi bölüğe düştüğümüzü okumaya başladılar. Özen, Alper dediklerinde “burada” diye bağırdım, onlar da TOW dediler. (ben gerçi ilk başta toğ anlamıştım onu) “ula tow nedir?” diye etraftaki askerlerden bilgi toplamaya çalışırken 15 kişinin daha adı okundu. Tow nedir, nasıldır diye sorduğum askerlerden “yatış amuğagoyum” cevabını aldığımda rahatlamıştım.
Derken 15 kişilik tow kısa dönemlerini topladılar, dışarı çıkarttılar. Daha önce darbe konulu filmlerde gördüğüm Mercedes kamyona bindirip bölüğe getirdiler. Bizi gören herkes “oha” diyordu. Sebebi ise 30 kişilik bölüğe 15 kişi gelmemizdi. Tabi bir de bu güne kadar gelen kısa dönemlerin arasındaki en kalabalık grup oluşumuz da etkendi bu şaşkınlığa. Sosyal faaliyetlerin (televizyon izlemek, çay içmek) yapıldığı gazinoya götürdüler. Orada bölüğün geri kalan mensuplarıyla tanıştık. Saat 21 civarı da ilk içtimamız koğuşlarda alındı. Ve yat emri geldi. Ama uyumam 1’i buldu. Yanlış anlaşılmasın heyecandan falan değil. Alışmışım her gün sabah ezanında uyumaya, dolayısıyla zar sor uyudum. Ama saat 6.30’da da kendiliğimden uyandım. Hatta koğuş nöbetçisine yardım ettim biz çömezleri uyandırırken. Düşünceli adammış. “GOĞUUŞ GALK!” diye bağırmadı ilk günden. O da kısa dönemdi. “Zaten siz kalabalık gelmemiş olsaydınız, biriniz gece koğuşçusu, biriniz de revir çavuşu olur bölüğün içine dahi girmezdiniz” diyorlardı ki sonradan lanet ettim it sürüsü kadar adamla geldiğime.
Sonraki altı gün altı yıl gibi geldi. Saatler geçmedi bir türlü. Tabi bir de ben o zamanlar 23’te uyuyup 06.30’da uyanma gibi bir alışkanlık edinmeye çalışıyordum. Nerden bileyim sonra o uykuya muhtaç kalacağımı. 7’nci gün ise sabah uyandığımda botlarım yoktu. Yer değiştirmiş şerefsizler. Bundan sonrasında Günlük tutmaya başlamıştım. Gerçekten çok güzel bir aktivite günlük tutmak. Tavsiye ederim herkese. Ama benim gibi haftalarca yazdıktan sonra, bir çarşı dönüşünde nizamiyedeki inzibatların üst aramasında unutup da kaybetmeyin. İnsan soğuyor her şeyden. İşte o günlükten kalan 2 yaprak;


23.12.2008 Salı, 08.15, Mercedes’in içi

‘‘Uzmanlar iyi de arkadaşları kötü’’ 18.15

Bir gün öncesinden yağan yağmur ve soğuk sebebiyle giyilen içlik ve parkanın kendi içliği(miflö?) kuru soğuk karşısında tören yürüyüşü(*) ile reaksiyona girerek sırılsıklam terlememize neden oldu. Çarklarda sorun yok da tören yürüyüşü zor iş. İnsanın at olası geliyor. Ayrıca meteoroloji yalan söylemez. ‘yarın kar var’ dediyse yağar. Şakası olmaz. Bir de konferans çıktı başımıza. Tugayın nöbetçi amiri bize konuşma yapacakmış. Bekliyoruz. Son olarak kapuska ve pırasa güzel yemeklermiş. Karavanada bana güzel geldiyse tadı annem yapsa kim bilir nasıl olur.
19.10, Konferans Salonu
Sinema koltuğuna oturunca fark ettim ki; yumuşak bir koltuğa oturmayı çok özlemişim.
(*) Yemin törenine kadar yapılan en uğraş verici aktivite. Sikmişti belamızı.

24.12.2008 Çarşamba, 07.25, Gazino

Çeyrek ekmek kime yeter ulan! Her öğünde çeyrek ekmek verir oldular. Yakında isyan çıkar bak. Kar da yağmıyor zaten.
Komutan ödev verdi. 15-20 yıl sonrasına, askere giden oğluna bir mektup yazıp gelecekmişiz.

Bunlar da benim kendime verdiğim ödevler. Üzerine düşünüp bir şeyler yazmakta fayda var.

Uzun dönem mi? Kısa dönem mi?
Askerliğim süresince genelde uzun dönem mi daha iyi, kısa dönem mi daha iyi diye düşündüm. Ve şe sonuca vardım; Örgün okumak çok anlamsızmış be!!

KBRN Tehlikesi

Askerlik çok fena ayak kokutan bir vatani görevdir.

Yeni başlayacaklara tavsiyeler:
Sabunluk, sabun, şampuan, traş köpüğü (bunların boyutu küçük olmalı. Zira cebinize koyup rahatlıkla yanınıza taşıyabilesiniz. )

Su basmanın incelikleri nelerdir?

“Isdırap”ı kelime dağarcığından çıkartmak.

Falan filan. Şimdi bakıyorum da; bir gün gibiydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder